Her geçen gün artan iklim krizleri tüm dünyayı etkisi altına aldı. Mevsimler arası geçişin uzaması, kışın yağışların azalması, yazın sıcaklıkların üst seviyelere çıkması iklim krizinin en belirgin özelliklerinden biri. Türkiye de geçtiğimiz son birkaç yılda bu belirtileri gösteriyordu. Öyle ki geçtiğimiz sene Amasya’da 10 günlük su kalması gündem olmuştu. Böyle bir durumda ülkemizde de İklim Kanunu çalışmalarının hız kazanması gerekti.
Bundan dolayı birçok ülke, iklim değişikliğiyle mücadele politikalarını yasal bir zemine oturtmak için çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Örneğin İngiltere, Yunanistan, Almanya, Güney Afrika gibi birçok ülke, iklim kanununu kabul etmiş ülkeler arasında. Bu ülkeler arasına 9 Temmuz 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7552 Sayılı İklim Kanunu ile Türkiye de girdi.
7552 Sayılı İklim Kanunu Neden Önemlidir?
İklim Kanunu Nedir?
Birçokları için İklim Kanunu yeni bir terim. İklim kanununun ve amacının ne olduğu kanunun 1. maddesinde şöyle karşımıza çıkıyor:
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadele etmektir.
Bu Kanun; iklim değişikliği ile mücadelede esas olan sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum faaliyetleri ile planlama ve uygulama araçlarını, gelirleri, izin ve denetimi ve bunlara ilişkin yasal ve kurumsal çerçevenin usul ve esaslarını kapsar.
İklim krizinin en önemli sebeplerinden biri de sera gazları. Bu yüzden iklim kanunu, sera gazı emisyonunu azaltmayı ve yeşili çoğaltmayı amaçlıyor. Bu amaçlar gerçekleştirilirken öne çıkan ilkeler ise eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme olarak karşımıza çıkıyor.
Bu ilkeler doğrultusunda 7552 sayılı İklim Kanunu toplumsal ve bireysel dönüşümler için birçok yeni uygulama getirmiş durumda. Yeşil istihdamın artması, yeşil enerji yatırımlarının teşviki gibi uygulamalar ile kanun, ekonomik ve sosyal faydalar sağlamayı amaçlıyor.
Ancak İklim Kanunu’nun önemi bunlarla da sınırlı değil. Kanun, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi için de önemli bir yere sahip. Türkiye, 7 Ekim 2021 yılında Paris Anlaşmasını imzalayan ülkeler arasında yer alıyor.
Anlaşmaya göre ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmak üzere adımlar atmayı taahhüt ediyor. Yeni yürürlüğe giren İklim Kanunu ile Türkiye bu yükümlülüğünü yerine getirmek için üstüne düşenleri de yerine getirmiş oluyor. Kanunla attığımız adımlar henüz tüm taahhütlerimizi yerine getirmemizi sağlamış olmasa da bir başlangıç niteliği taşıyor. Bu sayede Paris Anlaşması’nın getireceği ekstra fonlara da temel hazırlıyor.
Yeşil İklim Fonu Nedir?
Yeşil İklim Fonu, Yeşil Terimler Sözlüğü’nde şöyle tanımlanmış:
Paris Anlaşması’nın kritik bir unsuru ve gelişmekte olan ülkelerin, düşük emisyonlu, iklime dayanıklı yollara yönelik, Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarını (NDC) artırmalarını ve gerçekleştirmelerini desteklemekle görevli, dünyanın en büyük iklim fonudur.
Merkezi Güney Kore’de yer alan fon, özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyük önem arz eder. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, üstlerine düşen taahhütleri yerine getirdikleri taktirde bu fondan yararlanarak kalkınmalarını hızlandırma fırsatına sahip olacaktır. Bu durum, özellikle çevreyi korumak yerine kalkınmayı önceleyen düşünceyi boşa çıkarmaktadır.
Özellikle şirketler için ucuz fonlar büyük önem arz ediyor. Yüksek faiz ortamında ucuz fona ulaşamayan şirketler, borçlarını ödeyememe riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu yüzden birçok şirket, konkordato müessesesine başvuruyor. Konkordatoda takip yasağı ile alakalı şu yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
İklim Kanunu’nun Temel Hükümleri Nelerdir?
İklim Kanunu, Türkiye’de ilk defa uygulamaya geçiyor.
Yukarıda açıkladığım amaçlar doğrultusunda iklim kanunda birtakım uygulamalar yer aldı. Bu temel hükümleri şu şekilde özetleyebiliriz:
Emisyon Azaltım Çalışmaları
İklim Kanunu’nun en temel amaçlarından biri sera gazı emisyonunu azaltmak olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda Kanun, sera gazı emisyonlarını azaltma yolunda birçok önlem ve yenilik getiriyor. Bunlardan en önemlilerinden biri ise şirketlerin emisyon hakkı diyebileceğimiz “tahsisat”larını satın alabilecekleri Emisyon Ticaret Sistemi.

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)
Bu sistem, belirli sektörlerdeki işletmelerin sera gazı emisyonunu denetlemek için önemli bir silah olarak karşımıza çıkıyor. Sistem zamanla tüm sektörlere yayılacak olsa da ilk etapta pilot uygulamalar göreceğiz. Bu uygulamalar, belirli sektörlerle sınırlı kalacak. Kanun uygulaması ilk yıllarda şirketlere ücretsiz tahsisatlar sağlayacak olsa da zamanla ve kademeli olarak bu tahsisatlar da ücretli hale gelecek.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)
SKDM, Avrupa Birliği’nin karbon kaçağı riskini azaltmak için geliştirdiği önemli bir mekanizma. Türkiye bu uluslararası düzenlemelere uyum sağlayacak uygulamalar geliştirmiş durumda. Bunlardan biri de SKDM uygulaması. SKDM, ithal edilen malların karbon ayak izlerini ölçmek gibi işlemlerle karbon emisyonunun kontrolünü sağlamak için uygulamada olan işlemler olarak karşımıza çıkıyor.
İklim Değişikliği İl Koordinasyon Kurulları
İklim kanununun tek bir birimden uygulanmasının zorluğu aşikar. Bu yüzden kanunda her ilin valisi başkanlığında birer İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kanunda hüküm altında. Kurullarda ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri ve yerel yönetimlerin temsilcileri yer alacak.
Kurullar, Yerel İklim Değişikliği Eylem planlarını hazır edecek. Bu planlar sayesinde yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadelesi plan altında olacak.
Sıfır Atık ve Döngüsel Ekonomi
Sera gazı emisyonunu azaltmanın en etkili çözüm yollarından biri de şüphesiz atıksız yaşam uygulamalarıdır. Bu sebeple İklim Kanunu, Sıfır Atık Projelerinin arttırılmasını amaçlar. Bu sayede atıksız yaşam uygulamalarının artışı ile geri dönüşüme elverişli ürünler üretim döngüsüne dönecek. Bu şekilde atıklar hem ekonomiye katkı olarak geri dönmüş olacak hem de çevreyi kirletmeyecek.
Sürdürülebilirlik
Atıksız yaşam, su kaynaklarının yönetimi, geri dönüşüm gibi uygulamalar ile çevre bilinci toplumsal hayata katılacak. Ancak İklim Kanunu’nda uygulamalar bununla da sınırlı değil. Ayrıca mevzuatta yapılacak değişimler ve farkındalık arttırıcı programlar ile toplumda iklim bilincinin oluşturulmasını amaçlanıyor.
Temiz Teknolojinin Yaygınlaşması
İklim krizlerinin önüne geçmek için teknolojinin de temiz ve doğaya faydalı olması elzem. Bu yüzden İklim Kanunu, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmasını öngörüyor.
Yeşil Taksonomi
Yeşil Taksonomi, özellikle yeşil fonlara ulaşmak için önem arz eden bir başka yenilik. Kanun’daki düzenleme halihazırda yetersiz. Ne var ki yönetmeliklerle düzenlenecek taksonomi uygulaması, şirketlerin ne kadar sürdürülebilir ve yeşil olduğunu tespit etme imkanı sağlıyor. Bu yüzden bu uygulama, belirli şirketler için zorunlu olacak olsa da çoğu şirket için ihtiyari nitelikte olacak. Taksonomisini hazırlayıp yeşilliğini kanıtlayan şirketler, yeşil fonlara ulaşarak ucuza borçlanma imkanı elde edecek.
Geri bildirim: Yeni ÖTV Zammı ve Araç Vergi Oranları